Kuran’da kadınları dövün mü yazıyor?

GİRİŞ

Yıllar önce bu konuda incelemeler yapıp bulgularımı bu sitede paylaşmıştım.  Bulgularım zaman içerisinde bir hayli değişikliğe uğradı ve onları sizlerle paylaşmak istiyorum.

4:34’ün geleneksel mealleri üç aşağı beş yukarı şu şekilde:

Allah, insanları birbirinden üstün kıldığı ve mallarından harcayıp kadınların geçimini sağladıkları için erkekler, kadınlar üzerinde YÖNETİCİDİRLER. Bundan dolayı iyi kadınlar İTAATKAR olup, Allah’ın kendilerini korumasına karşılık gizliyi korurlar  Hırçınlık, etmelerinden korktuğunuz kadınlara öğüt verin, yataklarda onlara sokulmayın, onları DÖVÜN. Eğer size ita’at ederlerse artık onların aleyhine başka bir yol aramayın. Çünkü Allah yücedir, büyüktür.

4:34’te geçen DÖVMEK/ERKEKLER YÖNETİCİDİR gibi meallerin yanlış olduğunu düşünenlerin mealleri de üç aşağı beş yukarı şu şekilde:

4:34 Erkekler, kendilerinin bir bölümünü, diğerlerine, Allah’ın üstün yapması ve mallarından harcamaları nedeniyle kadınları kollayıp gözetirler. Erdemli kadınlar, saygılı ve Allah’ın koruduğu gizliliği gözetenlerdir. Karşı gelmelerinden kaygı duyduğunuz kadınlara öğüt verin. Yataklarında yalnız bırakın; onları gönderin. Söz dinlerlerse, onlara karşı artık başka yol aramayın. Kuşkusuz, Allah, Yücedir; Büyüktür. 

Dikkatle bakarsanız her iki meal grubunun sunduğu anlam dünyası esasında aynı: Konunun karı/koca ilişkisi olduğu, erkek ve kadından bahsettiği varsayılıyor. 

Er ricalu kavvamune alan nisai bi ma faddalallahu ba’dahum ala ba’dın ve bi ma enfeku min emvalihim. Fes salihatu kanitatun hafizatun lil gaybi bi ma hafizallah. Vellati tehafune nuşuzehunne fe ızuhunne vahcuruhunn fil medacıı vadrıbuhunne, fe in ata’nekum fe la tebgu aleyhinne sebila. İnnallahe kane aliyyen kebira.

Yani modern meal diyebileceğimiz mealler ile geleneksel meallerin farkı koyulaştırdığım 3 kelimenin farklı çevrilmesinden kaynaklanıyor. Geri kalan kelimelerde mutabakat var.

Kavvam: Geleneksel mealler erkekler yönetici, üstün, hakim şeklinde çevriliyor. Modern mealler gözetici, sorumlu gözetici, koruyucu gibi anlamlar veriyorlar.

Nüşuz: Geleneksel mealler iffetsiz, serkeş gibi anlamalar verirken modernler biraz daha yumşatarak ifadelendirmeyi tercih ediyorlar.

Darabe: Geleneksel mealler dövün olarak çeviriyor fakat hadislerle bu dövmenin yok mesabesinde hafif bir dövme olduğunu iddia ediyorlar. Modernler ise darabe kelimesinin çok anlamlı olduğu savunusu ile dövmek/vurmak harici anlamlardan anlam seçerek “çıkarmak, bir süreliğine ayrılmak” vb anlamlar veriyorlar. 

Tüm mealleri incelediğimde yukarıda özetlediğimin dışında anlam verme eğiliminde olan bir meal yok. Peki bunca tefsir, alim, Arapça dilbilgisi, nahiv, irab müktesebat vs. varken bu ayete bambaşka bir anlam verme deliliğine girişmek akılcı mı? Ben size tespit ettiğim yanlışları sunayım akılcı olup olmadığına sizler karar verin. 

Bu yazıda ben size bir bütün olarak kendi ulaştığım anlamı sunmayacağım; ayeti neden tamamen farkı anlama eğiliminde olduğuma dair gidiş yolumdan bazı noktaları paylaşacağım. Nisa 34’ün istisnasız bütün kelimeleri derinlemesine bir incelemeyi gerektiriyor.  Umarım sizin yaptığınız çalışmalara katkısı olur. 

BULGULAR

İncelemeyi harekeli metin üzerinden/meal üzerinden yapıyorum, noktasız/harekesize ÇOK KRİTİK OLMADIKÇA girmemeye çalışacağım.

1- KVM KAVRAMI

Bence ayetin en kritik kelimesi “KVM” köküne dahil olan kelime. Bazı kelimeler vardır ki konunun tüm bağlamını ve içeriğini ortaya koyar. KVM fiilini biz en çok “salat” bağlamında görürüz. Akimu Salat ifadesindeki “akimu” KVM kökünden türer.

Bu secereye ait olan KAVİM, KIYAM, KIYAMET, KIVAM, MUKİM, MAKAM gibi kelimeler Kuran’da yer almaktadır. Biz bunların aynı anlam ağacından beslenen kavramlar olduğunu Kuran’dan fark etmiyor isek o zaman anlaşamayız. Kuran tüm kavramlarını temiz bir secere ile sunmuştur; bizi sözlüklerin zamanla değişen yapısına mahkum etmez.

Bu noktada çok kısa bir noktaya değinmek istiyorum. 

Yukarıdaki harekeli metinde KAVVEMUNE şeklinde bir okuma yapılmış. Burada “kavvam” şeklinde bir kavram oluşmuş. Oysa harekesiz/noktasız en eski yazımlara baktığımızda arada bir ELİF harfi olmadığını görüyoruz.

Aslında burada KVmün veya KUmün şeklinde bir okuma yapılmalıydı. Araya bir elif ekleyerek ve vav harfini şeddeleyerek (iki kez okutularak) KAVVEMUN şeklinde bir okumaya dönüştürülmüş.

Tabi bu tespit kavramın tam anlamını verirken işimize yarayacak ince bir detay; şu aşamada konuyu değiştirecek bir durum değil. Sonuçta açık bir şekilde görülüyor ki konu KAVM ile ilgili.

Maide 8’e bakalım:

Maide 8’de gördüğünüz gibi aynı kullanım mevcut. Allah için KAVVEMİYN olun adalet ile şahitlikte. Yukarıdaki mealde “kararlı olun” gibi KVM kökü ile çok da ilgisi olmayan yorumsal bir anlam verilmiş.

Özetle KVM kökünün olduğu her kullanımda bir anlam birliği oluşturmayıp duruma göre anlam verildiği için zorlanılıyor. Tam birebir tanımı olmasa da KVM ayağa kaldırma/duruş ile ilgili pozisyonel bir kavramdır. “Adam sinirlenmiş hakkını aramak için karşıma dikildi” derken nasıl ki adamın fiziken karşımıza dikilmiş olmasını değil de “bize karşı çıkmasını hakkını aramasını/savunmasını” anlıyorsak KVM geçen ayetlerin hepsinde kelime formu ne olursa olsun “durma/duruş” ile ilgili bir pozisyon vardır. Bu kitapta “kıyam etmek” denildiğinde hiç bir zaman “fiziken ayakta durmak” anlatılmaz, bir amaca ulaşmak için yapılan durma eylemleri anlatılır. Ama ne yazık ki kavramlar “bağlam, siyak/sibak” gibi anlayışlara kurban ediliyor.

KVM kavramının KURAN içerisinde “koruyucu” diye bir anlamı mı var da burada bu şekilde anlam verilmiş?

KVM kavramının KURAN içerisinde “kollamak ve gözetmek” diye bir anlam mı var da burada bu şekilde anlam verilmiş?

KVM kavramının KURAN içerisinde “responsible/sorumlu” diye bir anlam mı var da burada bu şekilde anlam verilmiş?

Sorun şu: Kimse Kuran’dan KVM kavramını çalışıp ona göre bütüncül anlam arayışına girmemiş., adeta konsepte en uygun kelimeyi sözlüklerden seçip yazmış.

Bence sadece KVM kavramını Nisa 34’ün yeniden ele alınması için yeterli bir tespit.

Yazıyı uzatmamak için bu kavramı daha fazla incelemiyorum. Siz kendiniz inceleyebilirsiniz bulgularınızı kuranincelmesi@gmail.com mailime atarsanız beraber bakmayı arzu ederim.

2-RİCALLER KVM edicidir NİSALAR üzerinde.

Özellikle rical ve nisa olarak bıraktım. Rical ve nisaya hiç anlam vermeden; eğer KVM kavramını Kuran’ın gösterdiği şekilde anladı iseniz (rical her ne ise ve nisa her ne ise) ricallerin nisaları KVM ettiğini görürsünüz. Burada bağlama göre “yöneticidir/sorumludur gibi anlamlar veremezsiniz.

Kuranda KVM olunan şeyler: Salat, din, Tevrat, vech, hududAllah gibi kavramlarken eğer ricalin nisayı KVM etmesinden bahsediliyorsa anlam verilirken KVM kavramının Kurani bütünlüğüne sadık kalınmalıdır.

Rical’i eğer erkek olarak anlayacak isek devamında verilen anlamlar tutarlılık taşımalıdır. Eğer ayet erkeğin toplumu ayağa kaldırıcı rolünden bahsediyorsa bu sadece kas gücü veya çalışıp para kazanma gücünden dolayı mıdır? Öte yandan çeviriler erkek/kadından bahsederken birden bire hangi gerekçe ile aile ilişkisine geçmektedir? Dikkat ederseniz yorumsallığın dışında böyle bir gerekçe yok.

Rical’in erkek olmadığına ve nisanın kadın olmadığına dair delilleri sunmam bu yazı için mümkün değil. Bu kadar kemikleşmiş iki anlamı eleştirmek için çok fazla ayeti çok detaylı inceleyip sunmak gerekiyor. Fakat yine de kritik bulduğum bir iki hususu belirteyim:

Rical ve Nisa’nın erkek/kadın olamayacağı konusunda benim dikkatimi ilk çeken ayet 2:282 olmuştur.

2:282…. Eğer iki ERKEK bulunmazsa, o zaman razı olacağınız tanıklardan bir ERKEK ve biri şaşırdığında diğeri ona hatırlatacak iki KADIN tanık tutun.

Mealini verdiğim kısımda NİSA kelimesi geçmez. İMRAAT geçer.

4:34 eğer aile ilişkisinden bahsetseydi 4:34’e uygun kelime İMRAAT olurdu çünkü ona genelde evli kadın anlamı veriyorlar. Tam tersi 2:282’de de NİSA kavramı uygun düşerdi. Çünkü “2 erkek yoksa bir erkek ve 2 evli kadın” ifadesi uygun düşmüyor zaten öyle meal veren de olmamış.

Dikkatimi çeken bir diğer ayet Araf 127 olmuştur. Tevrat anlatısında Musa bebek doğmasın diye kapı kapı gezip yeni doğan erkek çocuklarının öldürüldüğüne dair bir anlatı vardır. Kuran bu anlatıyı desteklemez çünkü ayette gördüğünüz gibi olay çok sonra Musa Firavun’un karşısına çıktıktan sonra oluyor. Şu halde Firavun neden kadınları yaşatıp oğulları öldürsün? Mevcut hikayeye göre oğulları öldürmeye zaten gerek kalmamış; kadınları yaşatmanın da hiç bir gerekçesi yok.

Araf 127 ile birlikte düşünülmesi gereken ilginç bir ayet daha:

Düşünün konu bağlamı ilim bağlamında bir hac (hüccet/tartışma) konusu. Neden kadınlarını ve oğullarını çağıralım siz de çağırın diyor? Düşünün TV’de bir tartışma programı var ve profesörler hanımlarını/eşlerini ve erkek çocuklarını almış gelmiş öyle tartışıyor. (Kaldı ki hanımları/eşleri demiyor nisaları diyor)

Dikkatimi çeken bir diğer ayet 4:11. Allah size evlatlarınız hakkında tavsiye eder diyor. Zeker/erkek için ( rical değil dikkat) dedikten sonra ünseyeyen ifadesi geçiyor, iki kız çocuğu diye çeviriyorlar. Ünseyeyn’e kız çocuğu deniliyor fakat meallere göre dahi zeker kesinlikle erkek çocuğu değil; oğul diye bir kelime de var üstte gördük.İfadedeki “ünseyeyn yani kız çocukları eğer NİSA iseler.. ” ifadesine dikkat. ZEKER İÇİN MİSLÜ HADDİ EL-ÜNSEYEYN. EĞER (BU ÜNSEYEYN) OLURSA NİSA….gibi bir ifade… Meallerde sanki bu ifadeler hiç yokmuş gibi çeviriler yapılıyor buradaki ince meseleye dokunulmuyor.

Gelleim rical’e. Bu ayette de “rical” kelimesi geçer ama kimse burada geçen kelimeyi ERKEKLER diye meallemez. Çünkü bu ayette erkek olmak/kadın olmak durumu ile ilişki kurabilecekleri hiç bir şey yoktur ve o yüzden ilkesizlik yapıp yine anladıklarına göre anlam verirler.

Rical kelimesinin erkek anlamına gelmediğini ortaya koymak nisa kelimesine göre nispeten kolay.

Ama birinci aşamada biz ERKEK-KADIN diyerek anlayalım.

3- ve bi ma enfeku min emvalihim.

ERKEKLER mallarından harcadığı için…deniliyor.

Ricaller nisalar üzerinde kavm edici bunun sebebi :

-Bazısı bazısından üstün ( bu ifade de inceleme gerektiriyor ama buna girmiyorum not olarak bakınız Hucurat 12)

-Ricaller mallarından infak ediyorlar

Öncelikle rical nisa’ya erkek kadın desek bile konunun neden aile içi olmadığını göstereyim:

Bu ayette imraat ve ba’al kelimeleri var. Eğer bu meal doğru ise NİSA 34 meali çürüdü. Orada karı-koca konusu yok. ERKEKLER KADINLAR ÜZERİNDE KAVM EDİCİDİR diyor, aile içi bir durum kesinlikle yok! Tabi bu oturmayacağı için Nisa 128’i ezip konu sanki aile içi bir meseleymiş gibi bir anlamda ele alınmış.

enfeku min emvalihim konusuna dönersek hu Kuran’ı okumaya çok dikkatli bir şekilde başlamayı gerektiriyor:

Kuran’ın başında daha Kitap başlarken rızıktan ve infaktan bahsediyor.

SaLAT’tan sonra ortaya bir rızık çıkıyor. Yani ayette birbirinden bağımsız ifadeler yok. Bu rızık vahiy kapsamındaki rızık. İnfak bu rızıktan. Aynı şekilde mal kavramı da bu şekilde kullanılır. Bunlar benim ayetleri okuyup kafamdan uydurduğum bulgular değil, Kitaptan beyan üzerine yaptığım çıkarımlarım.

Derinleştirmeyi şu aşamada uygun görmüyorum; noktasız harekesiz metin ile ancak konu açımlanabiliyor.

4-Fes salihatu kanitatun hafizatun lil gaybi bi ma hafizallah.

Bu kısım geleneksel olarak şöyle çevriliyor.: Bunun için iyi kadınlar, itaatkardırlar. Allah’ın korumasını emrettiği şeyleri, kocalarının yokluğunda da korurlar.

Modern çeviriler ise şöyle:

Erdemli kadınlar, (Tanrı’nın yasasına) boyun eğer ve ALLAH’ın korumasını emrettiğini (onur ve iffetlerini) tek başlarına bile olsalar korurlar.

Ayette geçen SALİHAT, GANİTAT ve HAFİZAT üçü de İSİM’dir. Yani eğer siz SALİHAT kelimimesine “saliha kadınlar” diyorsanız diğerlerine de “ganitat kadınlar” ve “hafizat kadınlar” demelisiniz Oysa İSİM + FİİL/FİİLİMSİ+ FİİL olarak çevriliyor.

Burada ilk kelime olan SALİHAT’a saliha kadın deyip sonra gelen GANİNAT’a itaatkarDIR demek ne derece doğrudur.

Doğrusu şu şekilde olmalıdır:

Fes salihatu kanitatun hafizatun lil gaybi bi ma hafizallah.

Öyleyse SALİHATLAR GANİTATLAR HAFİZATLAR Allah’ın koruduğu şey ile ĞAYB İÇİNDİR….

Ayrıca SALİHAT kelimesine “saliha kadın” demek ne derece doğrudur? Orada “kadın” kelimesi geçmez. Arapça’sa sona gelen T harfi kelimeyi dişi yapar ama bu “kadın” anlamında değildir. “Amilu salihat” ifadesi Kuran’da sık sık geçer örneğin Asr 3’te amilu fiildir salihat isim.

NİSA 34 SALİHAT YAZIMI ( FESSALİHAT)

ASR 3 SALİHAT YAZIMI (ELSALİHAT)

Salih(eril) ile salihat(dişil) ifadesinin anlam farkı vardır ama bu kelimenin yanına olmayan “kadın” kelimesini getirmeyi gerektirmez.

Ola ki “salihat” salih kadın demek olsun yukarıda bahsettiğim gibi diğerleri de T ile bitiyor ganitat ve hafizat kelimelerinin yanına neden “kadın” kelimedi getirilmiyor; bu da incelenmesi gereken bir konudur.

Harekesiz/noktasız metne mümkün mertebe girmeyeceğimi söylemiştim. Ancak bu kısım için bir istisna yapabilirim. Zira konuyu derinleştirip çalışmak isteyenler için yardımcı bir unsur sunmak isterim:

Kelimelerin sonu T ile bittiği halde harekeleme ile “salihatÜ” “kanitatÜN” “hafizatÜN” şeklinde okunmuştur. Ayetin devamındaki “LİL ĞAYBİ” kullanımına ise yorumsal anlam verilmiştir.

kocalarının bulunmadığı zamanlarda da koruyanlardır. (Erhan Aktaş)

yalnızken* kendilerini koruyanlardır. (Süleymaniye)

Allah’ın koruduğu gizliliği gözetenlerdir. (Ali Rıza Safa)

Allah’ın koruduğu (iffetli eşlerin) yokluğunda da koruyan kadınlardır. (M.İslamoğlu)

Allah’ın kendilerini koruduğu gibi, gizliliği gereken şeyi korurlar.  (Y.N.Öztürk)

mahremiyeti koruyan sadık ve itaatkar kadınlardır (M.ESED)

(Allah’ın verdiği başarı ile) gizliyi korurlar (kocalarına asla ihanet etmezler). (Süleyman Ateş)

ALLAH’ın korumasını emrettiği (onur ve iffetlerini) tek başlarına bile olsalar korurlar. (Edip Yüksel)

Gördüğünüz gibi TAMEMEN YORUMSAL mealler… Meallerde “ĞAYB” kelimesine Kuran bütünlüğünden kopuk şekilde meal verilmiş. Eğer dikkat ederseniz GAYB kullanımı Kuran’da “iffet/aile sırları/namus vb.” anlamlarda kullanılmaz.

Ricale erkek nisaya kadın demenin sonucu, erkekler evin geçiminden sorumludur demek zorunda kalınılmış devamında da mecburen bu anlam anlamdan gidilerek kavramlar lisanlaştırılmış.

5-NÜŞUZ

Mücadele 11: Ey iman edenler, size meclislerde ‘Yer açın’ dendiği zaman yer açın; Allah size genişlik versin. Size: ‘Kalkın/ENŞÜZÜ denildiği zaman da kalkın./FE ENŞÜZÜ Allah, sizden iman edenleri ve kendilerine ilim verilenleri derecelerle yükseltsin. Allah, yaptıklarınızdan haberdârdır.

Gördüğünüz gibi bu ayette de NÜŞUZ kavramı geçmektedir. NÜŞUZ EDİN denildiğinde nüşuz edilmesi buyuruluyor. Tabi bu ayeti “meclislerde kalkın da yer açın” gibi anlayanlarla veya “sonuçta bu dildir her yerde değişik anlama gelebilir” diyenlerle anlaşamayacağımız aşikar. Ancak ilkeli olarak Kitab’ı çalışıp anlamak isteyenlerin burayı dikkatlerine sunmak istiyorum. NÜŞUZ sonrası iman edenleri v ekendilerine ilim verilenleri yükseltme vaadi var. Dolayısı ile NİSA 34’teki NÜŞUZ’a iffetizlik, hırçınlık, aile hukukunu bozan davranışlar, yükselmek demeden önce Mücadele 11’deki NÜŞUZU anlamak şart.

Vellati tehafune nuşuzehunne… ifadesi bir şeyden korkmak değil de “nüşuzları konusunda endişe etmek yani ilmen yükselmeleri konusunu mesele etmek” olabilir mi?

İLMEN YÜKSELTMELERİ KONUSUNU MESELE ETTĞİNİZ NİSLARA VAAZ VERİN…. diye devam ediyor olabilir mi?

Eğer konu kadın erkek (delilsiz bir şekilde karı koca) diyorsanız OLAMAZ.

Fakat konunun RİCALLERİN NİSALARI EĞİTMESİ olarak anlarsanız PEK ALA olabilir…..

Tabi konu üzerine konuşulacak daha çok şey var ama ben size en azından ayeti neden farklı bir bakış açısı ile çalışmamız gerektiğini yüzeysel de olsa göstermeye çalıştım.

Bu paraleldeki çalışmalarınızı kuranincelemesi@gmail.com’a iletirseniz seve seve birlikte çalışabilir, fikir alışverişinde bulunabiliriz. Herhangi bir delil içermeyen mesajlara maalesef cevap vermiyorum.

2 yorum

  1. Birinci maddede getirdiğin eleştirileri herhangi bir çeviriye getirebilirsin. Bir dilin kök-türev ağacını başka bir dile olduğu gibi çeviremezsin, bu görülmüş şey değil. Bunu yapmak istersen hedef dilin köklerinden yeni bir türev türetmen, sonra da o türevden yeni türevler üretmen gerekir. Zorlarsan belki yapabilirsin ama bu çeviriyi sen de içinde olmak üzere hiç kimse kabul etmez. Arapçada kvm ile kvam arasındaki ilişkiyi başka dile kopyalayamazsın. Dur ben ayaküstü deneyeyim. Kam: Dikelmek. Akam: Dikeltmek. Kavvam: Dikeltgin. Oldu gibi, değil mi? Ama kavim: ? Türetmedim. Kıyamet: ? Türetemedim. Gibi… Bu kez yaptığımız çeviriler hem kıyametle akam arasındaki ilişkiyi göstermemekle, sözlükten bir kelime seçilip yazılmakla eleştirilecek, hem de okuyanların onda dokuzu bu ne biçim Türkçe, bu başka bir dil olmuş falan deyip bir kenara atacaklar (bence haksız olacaklar ama oraya şimdi girmeyeyim). Sorumluluk kavramı Türkçede sor kökünden türemiş olsa bile kvm kökünün kvam türevi için bence gayet uygun düşüyor. “Nisalar ricallerden SORulur” dedik mi bunun “kvam”ı anlattığını herkes anlar. Yöneticisi olmadığın şeyin sorumlusu olabilir misin, anlaşamadıkları yer bu sorunun yanıtıdır. İsabetli çevirinin güzelliği burada zaten. Çeviriye güvendiğinde yargı şeffaf olarak gözüne görünebiliyor. Akşit Göktürk’ün Çeviri kitabını çevirinin doğasını anlamak isteyene tavsiye edebilirim, bir oturuşta okunur.

    İkinci maddedeki itiraz Arapça sözcükbilgisi eksikliğinden doğuyor olabilir. “Erkek sığıra boğa diyorlar. O zaman öküz ne, tosun ne?” Bunun gibi bir itiraz olabilir. Kadın ve erkek diye baştan savma çevrilen sözcüklerin her biri yaş ve evlilik, hatta cinsel etkinlik durumuna göre ayrılmış sınıflar olabilir. Marvelous Quran kanalı bundan bir videosunda söz etmişti ama yazmadığı için şimdi bulamıyorum. Bu ayrımların çok önemli olduğu bir toplum yapısında bu kadar çok sözcüğün var olması şaşırtıcı olmazdı. Deveyi anlatmak için yirmiye yakın sözcük kullandıklarını anımsayalım.

    Üçüncü maddede ve aslında yazının genelinde toplumdaki cinsiyet ayrımının ailedekinden bağımsız olduğu varsayımında bulunuyorsun. Bu, pek çok kişinin yaptığı bir ayrım ve ben herkese bunun modernizm dininin bir varsayılanı olduğunu, aslında bunun yanlış bir ayrım olduğunu söylüyorum. “Ricaller nisalar için mallarından harcamışlardır (dikkat; geçmiş zaman!)” demek, bunun toplumsal olduğunu gösteriyor. Toplumsal olanın aile içinde de bir sonucu olmalıdır. Bacak kadar çocukken hepimizin kafasına çekirdek aile hurafesini soktular ve toplumun aile adı verilen tuğlalar üst üste konarak inşa edilen bir bina olduğuna inandırdılar. Bu benzetime göre tuğlalar binadan ayrılıp kendilerine özgü bir varoluşa sahip olabiliyorlar, nitekim öyle de oldu. Sonra tuğlalar da kırılıp ikiye bölündüler. Geriye dönüp bakınca toplumu çamur veya kerpiç sıvaya benzetmenin daha uygun olacağını düşünüyorum. Yani bir süreklilik var, toplum lego gibi değil. Aile olmanın modern toplumdaki gibi bir seçenek, hatta katlanılması gereken bir yük değil, kişinin normal durumu olduğunu, normal bir toplumda akıl sağlığı yerinde her yetişkinin evli olacağını düşünürsek daha iyi anlaşılır. Bana hep erkeğinden çok kazanan kadın örnekleri veriyorlar. İşte bu istisnaları aileyi toplumdan ayırarak çözemeyiz. Belki de bunun için 4:34’te baal ve imraat yerine rical ve nisa kullanıldı. Yani “toplumsal olarak erkekler kadınlara harcadıkları için ailede onların bir dereceleri var” (2:228’le birlikte), neden olmasın? Nitekim kadınların zengin, hatta baskın olduğu istisna ailelere rağmen modern toplumu da erkekler ayakta tutuyorlar (“kavm”i “kavvam” ediyorlar) çünkü toplumu ayakta tutan öncelikli işler olan güvenlik, madencilik, tarım ve ağır işçilik onca ilerlemeye (!) rağmen onların sırtında. Erkeğinden çok kazanan kadın istisnalarına dikkatli bakın, genelde erkek emeğinin üstüne yönetici olmuş kadınlardır. Bu örnekler ayetin diline göre bir istisna bile sayılmaz bence, çünkü ayet “mal” sözcüğüyle bizim saçma sapan karşılıksız para-riba sistemimizden değil gerçek üretimden, gerçek artık değerden söz ediyor olmalı.

    • Sevgili Selim ayetlerden konuşacaksak cevap vereyim kişisel dünya görüşümüzü konuşacaksak ayrıca konuşuruz.

      Konunun çeviri ile ilgisi alakası yok. Bu Kitap temiz bir secereden beslenir, kavramları Kitab’ın gösterdiği şekilde anlamak mecburiyetindeyiz. KÖk salattaki KVM ise KIYAMET GÜNÜ kişilerin öldükten sonra dirileceği hesap günü OLAMAZ. Kişilerin inancında öldükten sonra dirileceği günün adının kültürel olarak “KIYAMET GÜNÜ” olmuş olması Kitab’ı bağlamaz. Tıpkı bunun gibi senin TOPLUM-KADIN-ERKEK-KARI-KOCA mevzularındaki doğru ya da yanlış değer yargıların var diye bu ayet bunlardan bahsetmek zorunda değil. Yeterince karine sundum onları konuşmayı deneyebiliriz.

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*



*