MAKAMI İBRAHİM VE SALAT

Kur’anda geçen “salat” kavramını incelediğim yazı dizisine devam ediyorum.

2:125 ayetinde ortaya dökülmesi gereken çok fazla kavram var. Ancak Kuran’da geçen salat ve türevleri olan kavramların “mutlaka namaz” olduğunu düşünenler için benim bu kavramları uzun uzun tartışmam şu aşamada hiçbir sonuç getirmeyecektir. Bu sebeple bir giriş kapısı olarak mealler üzerinde kısa bir inceleme yapmayı tercih ediyorum.

2:125 Ve-iż ce’alne-lbeyte meśâbeten linnâsi veemnen vetteḣiżû min mekâmi ibrâhîme musallâ(en)(s) ve’ahidnâ ilâ ibrâhîme ve-ismâ’île en tahhirâ beytiye littâ-ifîne vel’âkifîne ve-rrukke’i-ssucûd(i)

2:125 meali: Kabeyi, insanlar için toplanma ve güven yeri kılmıştık. İbrahim’in makamını namaz yeri edinin, dedik. Evimi ziyaret edenler, kendini ibadete verenler, rüku ve secde edenler için temiz tutun diye İbrahim ve İsmail’e ahd verdik.

Birincisi ayette “kabe” diye bir ifade yok; el-beyt kavramı geçiyor.

“celane el-beyt” ifadesinde kullanılan ceale fiili “bir halden bir hale atamak/kılmak” demektir. Mealen dahi gitsek, 2:127 ayetine dikkatli bakan birisi orada bir bina inşaatı olmadığını “temellerin el-beytten yükseldiği” ifadesini görür. 2:125 ifadesinde de el-beyt ceale fiili ile “bir halden bir hale” geçirilen bir olgu. Dolayısı ile ortada bir mekan/bina vs. yok gibi gözüküyor. Ama hakim olan anlayış konunun İbrahim peygamber’in bir ibadet merkezi kurduğu şeklinde olduğu için ( artı makam-ı İbrahim meselesi)  bu düşünce yapısı ile tüm kavramlar buna uyacak şekilde anlaşılıyor.

“Toplanma ve güven” yeri ne demek? Toplanma dediklere “mesebeten” ifadesinin kökü olan svb kökünden türeyen kelimlere Kuran’dan bakınca elbise, dış örtü gibi anlamalardan tutun da cezalandırmak, sevap, mükafat gibi çeşitli çeşitli anlamlarda mealler verilmiş. Yine meallere göre “toplanma ve güven yeri haline getirilen yer” Müslümanlar için değil; el-nas yani insanlar için. Bu ayeti sorulunca hac konusuna delil yapıyorlar ama neden hacca sadece Müslümanlar gidiyor anlamış değilim. Madem bu ayet hacc konusuna dahil meallere göre el-nas için bu beyt var.

Söylediğim gibi bu meseleler yazıyı çok uzatıp hedef noktasından uzaklaştıracağı için  tespit ettiğim noktaları vermekle yetiniyorum.

Meallerde “siz de makamı İbrahimden bir namaz yeri edinin” şeklinde bir anlam vermişler. Edip Yüksel “İbrahim’in makamını bir namaz yeri olarak kullanın” diye meallemiş. Kendisi rivayetleri kabul etmiyor, pratik hayatında İbrahim’in makamını bir namaz yeri olarak nasıl kullanıyor meraklar içerisindeyim.

Aslında namaz olarak meallenen kavram bu ayette “salat” değil “musalli”.  Onu şimdilik X diye bırakalım ve devamına bakalım:

Şöyle mealliyorlar:  İbrahim ve İsmail’e şöyle emretmiştik: “Tavaf edenler, kendini ibadete verenler, rükû ve secde edenler için evimi (Kâbe’yi) tertemiz tutun.

Mealden gidiyorum, meale göre musalli’nin kapsamı tavaf-ibadet-rüku ve secde” olmalı. Yani meal kendi içerisinde kısır döngüye giriyor. Namaz yeri edindik namaz yerinde tavaf mı edeceğiz, ibadet etmek nasıl olacak, rüku ve secde bir de üstelik ayrı sayılmış.

En yüzeysel bakış ile bile musalli’den anlayacağımız şey NAMAZ OLAMIYOR çünkü ifade şöyle değil: makamı ibrahimden MSALİ EDİNİN (X) ve İbrahim ile İsmaile emretmiştik beytimi temiz tutun NAMAZ KILANLAR İÇİN…

….makamı ibrahimden MSALİ EDİNİN (X) ve İbrahim ile İsmaile emretmiştik beytimi temiz tutun… denildikten sonra tavaf edenler (taifin) , akif edenler (akifin) ve rükuin ve sacidin için beyti temiz tutun.

Şeklinde bir mantık silsilesi var.

Mesela şuan benzer bir mantık var:

Öğrencilere siz de üniversiteyi kazanmak için çalışın dedik rektörlerlere de dedik ki  eğitim kurumlarını bilim öğrenmek, meslek edinmek, diploma almak için gelenlere göre hazır tutun…

Toparlarsam namaz kılanlar şeklinde değil de rüku edenler ve secde edenler şeklinde bir kullanım bile yeterli derecede dikkat çekici. Objektif düşünen herkes “rüku ve secde demek ki ayrı kavramlarmış” şeklinde düşünür. Yoksa “namaz kılanlar için” derdi.

Belirttiğim gibi ayette çok fazla kavram var ancak o kavramların gerçek anlamları açığa çıktıkça zaten namaz anlamını desteklemiyor… Konuyu merak edip çalışanlar ilerleyip sormaları gerekenleri soracak, görmeleri gerekenleri görecektir.

“Bu ayette o zaman ne yazıyor kardeşim anca itiraz et, sen doğrusunu söyleyene kadar anladığımı yaparım” diyenler zaten bu Kitaba çalışmıyor ki?

Ben ne yapabilirim?

Çalışmak isteyenlere not:  Alttaki açıklamalara katılmamakla birlikte çalışmak isteyenlere yol göstereceğini düşündüğüm bir görsel. Kavramı çalışırken yazımlara dikkat edin. EL SLVT, SLVT ve YSL şeklinde yazımlar mevcut. Benim size SALAT diye sunduğum kavramın yazılışı aslında SLVT. Doğru soruları sorarak ilerlerseniz yolunuz 12:94 ayetinden geçebilir.

ALTTA YER ALAN AÇIKLAMALARA KESİNLİKLE KATILMIYORUM.

2 yorum

  1. “‘Bu ayette o zaman ne yazıyor kardeşim anca itiraz et, sen doğrusunu söyleyene kadar anladığımı yaparım’ diyenler zaten bu Kitaba çalışmıyor ki?” Onların çalışmaması senin daha doğru bir sonuç çıkardığın anlamına mı geliyor?

    12:94’ten ne çıkarıyorsun?

    • Onların çalışmaması akrabalık bağını bozuyor. Akraba olmayanlar birbirlerini anlayamıyor dolayısı ile doğru-yanlış ayrımını yapabilecek bir yapı kalmıyor.

      Şu an akrabalık bağımız yok yaklaş 🙂 12’94’e girelim.

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*



*